17 Ekim 2008 Cuma

Futbol

Futbol kelimesi İngilizce football kelimesinden dilimize uyarlanarak gelmiştir. Takım oyunu olan futbol, Avrupa ve Güney Amerika’da erkekler tarafından çok ilgi gören bir spordur. Futbolu kim buldu peki. Yüzde doksanımız bu soruyu İngiltere diye cevaplayacaktır(bugüne kadar bende böyle biliyordum).Bilinenin aksine tarihçiler Çinlilerin binlerce yıl önce deri toplarla futbol oynadıklarını söylemektedirler. Futbolun Avrupaya gelişi MÖ 3. Yüzyılda Romalılara dayanır. Bu yıllarda Fransa’da öyle tutmuştur ki şehirler arasında kavgalar çıkmıştır. Bu sebeple 10. Yüzyılda yasaklanmıştır. Bugün oynadığımız futbol ise 19. Yüzyılın sonlarında İngiltere’de kurallara bağlanmasıyla kurumsallaşmıştır.

Futbol sahası uzunluğu 90–120 metre, genişliği 45–90 metre olan dikdörtgen bir alandır. Oyun sahası üzerindeki çizgiler beyaz ile boyanır, karlı havalarda bu çizgiler siyah boyanır. Futbol sahasının uzun kenarı taç çizgisi, kısa kenarı ise kale çizgisidir. Futbol sahası taç çizgilerinin ortasından orta çizgi ile ikiye ayrılır. Bu orta çizginin tam ortası merkez olmak üzere 9.15 metre yarıçaplı çember ile çizilmiş bölge orta yuvarlak olarak adlandırılır. Maça başlayacak takımın iki oyuncusu bu merkez noktada oyunu başlatırken diğer oyuncular bu çemberin dışında ve her takım kendi yarı alanında olma zorundadır. Dikdörtgen sahanının her köşesinde en az 1,5 metre olan direğe tutturulmuş bayraklar vardır. Kale çizgisinin ortasında kale bulunur. Kalenin genişliği 7.32 metre yüksekliği 2.44 metredir. Ceza alanı, kale çizgisinin ortasından, kale çizgisine bitişik 40.32 ye 16,5 metre boyutlarında bir dikdörtgendir. Ceza alanının içinde kalenin önünde 18.32 ye 5,5 metre boyutlarında altıpas diye adlandırılan bir bölge vardır. Penaltı noktası,  kalenin ortasından 11 metre uzaktadır ve top büyüklüğünde bir nokta ile işaretlenmiştir. Ceza yayı ise merkezi penaltı noktası, yarıçapı 9.15 metre olan çemberin ceza alanının dışında kalan yaydır.

Futbol, 1 i kaleci olmak üzere toplam 11 futbolcudan ile oluşan iki takım ile oynanır. Bir maçta en fazla 3 oyuncu değiştirilebilir. Futbol 4 hakem ile yönetilir.2 tanesi taç çizgilerinde bir tanesi sahada ve 4. hakemde orta hakemin sakatlanması durumunda onun yerine geçecek hakemdir. Bir futbol maçı arası 15 dakika olan iki 45 dakikalık bölümlerden oluşan toplamda 90 dakikalık süredir.

Bu kadar teorik bilgiden sonra Türk erkeğinin vazgeçilmez eğlencesidir futbol. Hele o derbiler yok mudur. Nefesler tutulur ve 90 dakikanın sonunda yenilen takımın taraftarlarında bir sıkıntı başlar. Onlar için ertesi gün işe, okula gitmek hatta sokağa çıkmak bile çok zor gelir. Peki, nedir bizi bu oyuna bu kadar bağlayan. Belki bizi bir nebze gerçek hayatın dışına atarak streslerimizden uzaklaştıran belki de o 90 dakika içinde yenik durumdayken son 5 dakika içinde takımın öne geçmesi ile değişen sonucun heyecanıdır. Büyüklerimizin dediği gibi maç 90 dakikadır ve son düdük çalmadan ne olacağına dair kesin bir hüküm getirilemez. Buna en iyi örnek (aranızdan futbola meraklı olanlarınız mutlaka hatırlayacaklardır) 2004 – 2005 sezonu Liverpool ile Milan kulüpleri arasında oynan şampiyonlar ligi finalidir bence. İstanbul’da oynanan maçta ilk yarıyı 3–0 önde tamamlayan Milan için maçın yorumcusu Fatih Terim bile devre arasında “Milan garantiledi”, “Bir İtalyan takımı bu dakikadan sonra maçı vermez” diyordu. Fakat ikinci yarının başlamasıyla 7 dakikada 3 gol bulan Liverpool maçı eşitleyerek penaltılara taşıdı. Penaltılarda gülen taraf Liverpool oldu. Bazen düşünüyorum acaba bizde küçük yaşlarda futbol yerine basebol veya Amerikan futbolu oynayarak ve izleyerek büyüseydik bizde sevebilir miydik bu oyunları. Ama biz futbol ile büyüdük, iyi ki de öyle olmuş diyorum yoksa futbolsuz bir hayat çekilemez.

Hiç yorum yok: